Gerçeklik ve hakikat yalan makinesine sokulunca, bir gerçeklik ve hakikatin var
olduğuna inanmadıklarını itiraf etmişlerdir.
Hepimiz birer
agnostik/bilinemezciyiz. Eskiden Tanrı ya inananlar ve inanmayanlar vardı.
Şimdi gerçekliğe inananlar ve inanmayanlar var. Bir de gerçeklik agnostikleri
vardır.
Bunlar gerçekliği
tamamen reddetmemekle birlikte, gerçekliğe inanmayı yadsıyorlar: “ Eskiden
Tanrı konusunda söylendiği gibi, gerçeklik diye bir şey var ama ben
inanmıyorum” diyorlar. Bu düşüncelerde çelişkili ya da saçma bir yan yok.
Burada ilke düzeyinde, bilinçli şekilde fetişistleştirilmiş gerçekliğe ait
göstergelerin tuzağına düşen bir gerçekliğin yadsınmasından söz ediyoruz.
Aslına sadık, yalın,
kendini ifade edebilen göstergelerden önce var olmuş bir gerçeklikten söz
edilebilir mi? Who knows? Gerçeklik adlı belirginliğin üzerinde, geçmişe özgü
bir kuşku dolaşmaktadır.
Agnostik, bir yandan o
ilk başlangıçtaki dünya ya da gerçekliği yadsımaya çalışırken, bir yandan da
gerçekliği tartışılmaz bir varsayım olarak kabul etmekte, o arada da; gerçeklik
diye bir şey bulunmadığını gizlemeye yarayacak göstergelerin varlığını
onaylamaktadır. Ortalığı hızla kapsayan göstergeler sonuç olarak kendilerine
olan inancın yok olmasına neden olmaktadırlar. Belki de agnostik gerçeklik
yerine göstergeleriyle yetinmeyi tercih ediyor. Belki de bu belirsizlikten
hoşlanıyor. Zira bu hiçbir şeyi temsil etmeyen göstergelerle istediğiniz gibi
oynayabilirsiniz. Oysa “nesnel” denilen gerçeklikle böyle bir şey olanaksızdır.
Gerçekten göstergeye
doğru gidiş çok geniş bir oyun ve belirsizlik alanının oluşmasına yol
açmaktadır. Özellikle de iktidarın gerçekliği konusunda. Zira
göstergeler ve imgeler düzeyinde iktidar lehine bir anestezi ve güdülmeme
tehlikesi söz konusuyken, iktidar açısından tam tersine iktidar göstergelerine
indirgenme gibi bir tehlike vardır. Giderek çoğalan göstergeler ve imgeler
iktidarla kurulan simgesel ilişki konusunda önemli değişikliklere yol
açmaktadır.
İktidar tek yönlü
verme/bağışlama (yasalar, kurumlar, iş, güvenlik, v.s) üzerine oturmaktadır.
Varlığını şiddet ve zorlamadan çok bu simgesel yükümlülüğe borçludur. Oysa bize
yalnızca imgelerini sunan bir iktidara olan borcumuz da o ölçüde azalmaktadır.
Bize göstergeleri aracılığıyla seslenen iktidara biz de yalnızca göstergeler
aracılığıyla karşılık verdiğimiz için ona karşı olan bağımlılığımızda bir
gevşeme olmaktadır. Hiç kuşkusuz manevi düzeyde bir doyum duygusu söz konusu
değil, ancak bu durum iktidara karşı olan yükümlülüklerimizi azaltıyor ve
göstergeler düzeyinde karşılaştığımız rahatlığa biz de benzer bir duyarsızlıkla
yanıt veriyoruz. İktidara karşı basit bir inançsızlık numarası çekerek onu
görmezden gelip, yok sayabilir ve bize göstergelerini sunan iktidara biz de ona
olan bağımlılık göstergelerimizi sunabiliriz. “Düşünsel zayıflık” denilen şey
belki de budur.
Sanal gerçeklikle
birlikte, bu ilgisizlik ya da soğuma daha da radikal boyutlara ulaşmaktadır.
Dolayısıyla neredeyse toptan denilebilecek bir kopuş, özgüvenini yitirme evresi
içine girmiş bulunuyoruz.
Sanal evrende kendisine
karşı bir yükümlülük duygusu hissetmek zorunda olduğumuz bir şey var mı?
Gerçeklik, amaçlar ve
nihai anlam konusunda tümden agnostik olduğumuz bir anda (tıpkı agnostiklerin
Tanrı nın varlığı konusunda içine düştükleri durum gibi) bu belki de teknik
güdülmeme ve performans açısından bir koz olarak kabul edilebilir. Agnostiklerin
kendi konularında oldukça bilgili ve uzman kişiler olduğu söylenmektedir!
Burada asıl sorulması gereken soru: Sözü edilen şeyin daha özgür olmak mı yoksa
daha önce rastlanmamış boyutlara ulaşan bir teslimiyet biçimi olup olmadığıdır.
Simgesel meydan okuma
sorunu hayati bir öneme sahiptir. Herkes bir şeyler talep etmektedir. Talep
edilen iktidar, anlam ve göstergeye boyun eğme, isterse başkaldırma, ister
inanç, isterse inançsızlık aracılığıyla olsun muhakkak bir yanıt verilmesi
gerekmektedir.
İktidar rastlantısallaşıp,
belirsizleştikçe göstergeler giderek anlamlarını yitirmekte ve yanıtlanmaları
güçleşmektedir. Halbuki iktidar artık bizi sorgulamakla (gerçek soruların
dolayısıyla gerçek yanıtların söz konusu olmadığı sondajlar dışında)
uğraşmamaktadır. Değiş tokuş edilen göstergeler karşılıklı etkileşim, iletişim
ve haber süreci dışında bizi sorgulamamaktadır, ki bu süreç gerçek ikili bir
ilişkiyi gerektirmediği için gerçek bir yanıt da söz konusu değildir. Bu ikili
ilişkinin sona ermesiyle birlikte ortaya topyekun bir soyutlama girişimi ve bir
egemenlik biçimi çıkmaktadır.
Egemenlik stratejisi tüm
iletişim teknikleri/teknolojileriyle hiç kesintiye uğramadan, dört bir yandan
saldıran haber üzerine oturduğundan yanıt verebilmek olanaksızdır. Öte yandan
anlamsızlık da benzer bir kayıtsızlık ve direnişe yol açmaktadır…
Hızlandırılmakla birlikte göstergeler düzeyinde değer kaybına uğrayan toplumsal
bir dolanım süreciyle sorusuz ve yanıtsız bir karşılıklı etkileşim oyununda,
iktidar ve bireylerin birbirlerini etkileyebilmeleri olanaksız olup, aralarında
herhangi bir politik ilişki bulunması da söz konusu değildir. Sanal soyutlamaya
başvurmanın böyle bedeli vardır ama bunun gerçek kayıp olduğu söylenebilir mi?
Günümüzde bunun kolektif
bir tercih olduğu söylenebilir. Belki de makineler tarafından yönetilmeyi
insanlar tarafından yönetilmeye yeğliyoruz. Belki de anonim ve otomatikleşmiş
bir egemenlik biçimini insan iradesine bağlı, hesaba kitaba dayalı egemenlik
biçimine yeğliyoruz. Yabancı irade yerine bizi emip, her türlü sorumluluğu
üzerimizden alan integral hesaba boyun eğmeyi yeğliyoruz.
Belki de asgari özgürlük
tanımı budur. Aslında bunun daha çok bir yoksunlaşma, beklentiden yoksun bir
kayıtsızlık, makinelerinkine benzeyen zihinsel bir ekonomi yapma biçimi olduğu
söylenebilir. Bizler de giderek bu sorumluluktan tamamıyla bihaber makinelere
benzemeye başladık…
Bunun bilinçli bir
davranış ya da yadsıma biçimi olduğu söylenemez. Bunun için yeterli enerjiye
sahip değiliz. Bu daha çok belirsiz, yani olumsuz bir tercihe benzemektedir.
...
Jean Baudrillard - Şeytana Satılan ya da Kötülüğün Egemenliği s.86-89
(Kitabın tamamını PDF olarka burdan indirebilirsiniz.)
(Kitabın tamamını PDF olarka burdan indirebilirsiniz.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder