Otoriteyle ilişkili her şey yıkılmalı; ilk başta merkez.
Çünkü merkezin dili hakim olanın dilidir, egemenin dilidir, anadildir. Çeşitli
diyalektler, alt diller, argolar, azınlık dilleridir; baskı altında olan, melez
olandır. Anavatan, anayurt, anayasa iktidarın kavramlarıdır. Her şeyin
indirgenebileceği, üzerinde temellendirilebileceği tek bir merkez yok. Tek bir
kaynaktan çıkarak ayrışıp oluşan bir çokluk yok. Soyağacı, ortak köken, saf
nesil arayışı otoriterdir. Karma olan, karışık olan, melez olandır dışlanmışların,
azınlıkların alanı; köksüz, kökensiz, kaynaksız olandır.
Merkezi iktidar gibi, merkeze sahip olan muhalefet de
otoriterdir. Evrensel hakikat, doğru yok, doğanın, tarihin yasaları yok,
tarihin motoru yok. Çıkarının tüm toplumun çıkarıyla özdeş olduğu düşünülen
proletarya fikri otoriterdir. Tarihin ereği yok, ereğe yönelik sınıf mücadelesi
olarak kavranılan tarih fikri otoriterdir. Evrimci ve ilerlemeci bir çerçeve
içinde tahayyül edilen tarihsel kulvarlar ve mecralar otoriterdir.
Yapılar, pozisyonlar,noktalar yok, bunlar arasında kesin ayrımlar ve mesafeler
yok, sadece bağlantılar, etkileşimler, geçişler akışlar var. Belirli boyutlar
yok, bağlantılara göre değişen, çoğalıp azalan boyutlar var.
Her türlü merkez dağılıp parçalanmalı. Merkezin ve
hiyerarşinin olduğu yerde otorite de vardır. Merkezsiz, uçucu, hareket halinde
oluşumlar ve bunların her an biçim değiştiren bir ağ görünümü sergileyen
etkileşimi. Hiçbir sabitlenmeye izin vermeyen, formüle edilemeyen bir ağsal
oluşum. Rizom ne midir? Kaos ve anarşidir.
Rizomun öznesi yok, nesnesi yok. Dikey, piramitsel bir
yapının tersine yatay bir yayılmayı, açılımı temsil ediyor rizom. Ancak sımsıkı
kenetlenmiş bir ağ değil söz konusu olan; kopmalar, kaçışlar, bir yerde sona
erip başka bir yerde farklı bir biçimde ortaya çıkabilen yoğunluklar, çoklu
girişler var.
Rizom tek'e karşı olduğu gibi ikili karşıtlıklara,
düalitelere de karşı. İyi/kötü, iç/dış, öz/biçim, gerçeklik/görünüş vb.
ikiliklerin uzağındadır rizom. Çünkü dış iç, iç de dıştır. Kendini karşıtına,
ötekine göre tanımlayan her şey otoriterdir, kendine saf ve korunaklı bir alan
oluşturarak merkez olaya yönelir. Rizom her an metamorfoza uğrayan, biri
diğerine göre bir hiyerarşi ilişkisi içinde bulunmayan 'tek olmayanlar'ın
oluşturduğu akışkan bir çokluktur.
Rizom iç ve dış merkezin patlatılmasıdır. Öte yandan
rizom egemen otoritenin ‘öteki’yi bir hiyerarşi ilişkisi içinde kendine tabi
kılmasına karşıdır. Bu bağlamda rizom, eril merkezin kendinden kaynaklanan,
kendiden dışarı çıkarak dişil alanda yine kendini arayan, bu alanda
sömürgeleştiğini geri taşıyıp kendisine katarak güçlenen arzusunu yıkar. Rizom
kadın/erkek karşıtlığını siler, ‘ara’ cinsel kimliklerin oluşmasına, arzunun
üreme ve ahlaktan kopmasına imkân verir. Eril öznenin kasın bedenini nesneleştiren,
araçsallaştıran, parçalara ayıran tek katlı arzunun yerine kadının çok katlı
arzusunu öne çıkarır. Birbirlerinin her an değişen mecralarında kaybolan,
kendine geri dönmek istemeyen, kendi merkezinin varlığını unutan arzulara, arzu
akışlarına olanak sağlar.
Rizoma katılan birey; bir ünite, bir merkez olma
niteliğini kaybeder. Dış dünyanın bütünlükleri gibi iç dünyanın bütünlükleri de
özgürlüğü sınırlar. Rizom içinde birey, kendi iç dünyası üzerinde kurduğu
baskıları ortadan kaldırmaya itilir. Dış dünyanın baskıları iç dünyanın
baskılarıdır da; ve tersi de söylenebilir. Dış dünyanın azınlıkları bir anlamda
içsel dünyanın da azınlıklarıdır. Bu bağlamda rizom içindeki bireyin özerkliği
‘yaralı’ bir özerkliktir ve bu tür bireylerin oluşturduğu otonomlar da
otoritenin tahrip etiği bir dünyanın izlerini taşırlar. Otonom kendini tabi
kılmak zorunda kaldığı tek erksellik otoritenin ortadan kaldırılmasıdır, bu da
kendi kendini de ortadan kaldıran ya da kendi kendini affettiren bir
erkselliktir. Bu nedenle otonomlar bir yapı oluşturmazlar, ortaya çıkar ve daha
sonra başka biçimler altında yeniden belirmek üzere kaybolurlar. Otonomlar
minör, göçebe oluşumlardır ve bu özellikleriyle rizomatik bir görüntü
sergilerler. Sadece kendi dışlarındaki merkezlere karşı çıkmakla kalmazlar,
kendileri de merkezleşme eğilimlerine girdiklerinde bu kez kendilerini ortadan
kaldırırlar. Otonomlarda hiyerarşi yoktur, seçim yoktur, yönetim yoktur,
otoriteyle bağlantılı olabilecek hiçbir güç kullanım yoktur. Toplumsal rizom
ağacının kopuşlarla malul hareket içinde otonomlar her türlü programatik
araçsallığı reddederler.
Rizom kaotik hareketleri nedeniyle anarşik bir görünüm
arzeder. Rizomun kalıcı bir yapısı ve formu yoktur, merkezkaç, merkesdışı,
sınırdaki hareketliliklerle beslenir. Rizoma tek bir giriş yoktur, farklı
boyutlarda çok sayıda giriş vardır ve her bir giriş hareketi rizomu yeni baştan
kurar. Rizomdaki kaçış çizgilerinin çokluğu ise onu sürekli olarak bozar. Bu
nedenle rizom iktidar ilişkilerinden sıyrılmanın sonsuz biçimler altında
tekrarlandığı bir oluşumdur ve bu bağlamda negatif, olumsuzlayıcı bir olgu
olarak görünür. Ama dışın iç olduğu, otoriteden arınmış saf ilişkilerin mümkün
olmadığı bir dünyada rizom, dışlayıcı ve lekesiz bir oluşum olarak varolamaz.
Bu nedenle otoriteyle olan çatışmasında rizomun olumlayıcı boyutlar ve akışlar
üretmesi gerekir. Rizom otorite ile otorite karşıtı eğilimler arasındaki
çatışanın sürmekte olduğu bir alan olmanın yanı sıra, alternatif ilişkilerin
denendiği pozitif bir alandır da. Karşılıklılık, gönüllülük, özerklik ve
yardımlaşma temelinde oluşan rizomsal ağ; sıkı ilmikli, yırtık yeri bulunmayan,
ezilenleri denetim altında tutmaya yarayan iktidar ağından farklı olarak
gevşek, kopuşlar ve yeniden eklenmelerle sürekli biçim değiştiren bir ağdır.
Anti-otoriter ilişkilerin her an kendilerini yeniden üretmediği yerlerde ağda
yırtılmalar olur ve kaçış çizgileri oluşur. Bu nedenle rizomda mutlak erklere
yönelik, kalıcı, kendi varlık alanını koruyucu angajmanlar yoktur. Rizomsal
ağın genişlemesi, ancak merkezi ve hiyerarşik eğilimlerin yok edilmesiyle
mümkün olur.
Son olarak, rizomun postmodern otoriterliğin temeli olan
ağsal iktidar yapılanmasıyla bir ilişkisi yoktur. Anti-merkezci, anti-otoriter
eğilimlerin oluşturduğu rizomsal ağ, iktidarı desantralize olmaya zorlar.
Devlet merkezli modern iktidardan otoritenin ilaveten toplum içindeki çok
sayıda kurumla paylaşıldığı bir tür adem-i merkeziyetçi postmodern iktidara
geçiş, yeni toplumsal direnişlerin tüketimin ağsal yapısıyla kuşatılması süreci
içinde oluşmuştur. Postmodern toplumun tüketimsel-kuramsal ağı, hiyerarşi ve
otorite ilişkilerini ortadan kaldırmaz; ancak, mikro merkezlerden kurulu,
otoritenin yer yer esnek yapılanmalarla gizlendiği, merkezler arasındaki
kulvarların güvenlik altına alındığı bir sistem oluşturur. Sadece yolara ve
hipermarketlere bir göz atmak bile hıza ve tüketime ait ‘özgürlüğün’ yüksek
derecede bir denetime ve güvenliğe gereksinim duyduğunu gösterir. Bu nedenle
postmodern toplumun merkezden vazgeçip yataylaştığını iddia etmek bir
abartmadır. Söz konusu olan merkezi devletin yanı sıra toplumun içinde çok
sayıda iktidar merkezinin oluşması ve otorite ilişkilerinin, yeni tüketim
ilişkilerini zorlaştıracak olan, eski toplumun gereksiz sertliklerinden
arındırılmasıdır. Postmodern tüketim ve otorite ağı her biri dikey olarak
örgütlenmiş merkezler arasındaki, trafiğin hızla ve kesintisiz olarak
ilerlediği bir düzenli yollar ağıdır. Rizomsal ağ ise postmodern hızı
bloke eden tıkanmalardan, ayak izleriyle oluşturulan patikalardan beslenir.
Postmodern çoğulculuk, çok kültürlülük, çokrenklilik otoritenin yaygın
tüketimsel katılım çerçevesinde yeniden oluşturulmasına hizmet eder. Rizom ise
tüketim ve güvenliğin yeni kodlarının denetimi altına girmek istemeyen göçebe
hareketlerden oluşur. Otonom oluşumların yersiz yurtsuzluğu buradan gelir.
Rizom, postmodern toplumda anarşizmin aldığı yeni direniş biçimidir.
Yaşar Çabuklu
'Varlık dergisi Şubat 2001 sayısında yayınlanmıştır.'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder