27 Mart 2012 Salı

Anti-Oedipus?


Kadının cinselliği psikanaliz tarafından yerli yurtlulaştırılır ve kendisi için bir yer -yani vajina- sınırı çizilerek belirlenir: klitorisin yersiz yurtsuzlaştırılmış akışıyla, vajinanın yerli yurtlulaştırılmış akışları arasına bir çizgi çekilir. Sonuçta klitorise ''Girmek Yasaktır'' tabelası yerleştirilir. Bizim Paranoyağımızın da -yani Sartre'ın- tanımladığı gibi vajina bir mahfazaya, obur bir ağıza, hırsıza, doldurulması gereken bir oluğa, sömürgeleştirilecek bir yere dönüşür. Ve yalnızca oyuk ''doldurulduğu'' ve bu yer sömürgeleştirildiği zaman, Kadın olarak Kadın, erkek için tanımlanmış olur.
...
Erkek şunu ilan eder: Yalnız Bir Özne vardır ve yalnız bir Ben; kadın nesnedir, Ötekidir. Ayrıca, sadece Tek arzu (ya da libido) akışı vardır ve o da elbette erildir. Fallus-merkezciliğin faşizmi, yalnız Tek libidinal enerji kaynağı olmasını ister. Ve kadınlar...onların arzu akışları öyle bir yerli-yurtlulaştırılmalı, sınırları öyle bir çizilmeli ve öyle bir yere oturtulmalı ki, yalnızca Tek'in, paranoyağın, faşistin bedenine bağlanmaları ile mümkün olabilsin. Kadın'ın arzu akışları sadece dikey ve hiyer(arşik) bir eşleşme ile vuku bulmalıdır: Erkek üstte iken, erkek içine girerken. Freud'a göre kadının istediği de zaten budur; yani bir noksanlık olarak kadının arzuladığı şey budur. Oedipal yapı ve onun despotik, faşist doğası, böyle bir arzunun yalnızca açık bir şekilde dile getirilmesidir.

Hayır! İnsan ilişkilerini tamamlamada o eski iyi Oedipus'u istemiyoruz. Oedipus, biz onu ister önemsiz bir tanımlama olarak, ister bir reçete olarak görelim, faşisttir. İçselleştirme, sembolik düzen aracılığı ile çoktan gerçekleşmiştir ve hiyer(arşik) sistemler çoktan kadınların bedenine ve ruhuna işlenmiştir.

Freud'un nevroz fabrikasının ekonomisini yıkmak istiyoruz. Modern Zamanlar'daki Chaplin gibi, elimizde tuttuğumuz ingiliz anahtarlarını kullanmak istiyoruz. Niyetimiz kadının arzu akışlarını serbest bırakmak, çünkü faşizmden bıktık artık.

Oedipus her yerde: Oedipus kadını işte taciz eden şirket patronudur; Oedipus ''psikanalist'' denen o ''küçük penistir''; Oedipus politik despottur; Oedipus faşist Öğretmen'dir; Oedipus Tanrı'dır; Oedipus baskıcı Rahip'tir; Oedipus merhametsiz Polis'tir; Oedipus...her hangi bir otorite figürüdür. Ve son olarak Oedipus reaktif arzunun Yazarı'dır. Deleuze ve Guattari'nin de belirttiği gibi, arzuya noksanlığı sokan Oedipus'tur ve ''Oedipus'un emperyalizmi burada bir yokluk''* uydurma bir yokluk, bir sembolik yokluk, bir mitolojik yokluk üzerine kuruludur.
*Deleuze ve Guattari / Anti-Oedipus : Kapitalizm ve Şizofreni

An(arşi) ve Şizoanaliz - Rolando Perez s.84-86 
(Beşinci Yayla 5. Reaktif Arzunun Faşist Yapısı ve Kadının Bastırılması ile İlişkisi bölümünden derlenmiştir.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder