Siyaset her zaman adlandırmayla ilgilidir. Siyasal bir öznelik
adlandırma ve bu ad etrafında siyasal olarak örgütlenmeyle ilgilidir. Marx'ın
siyasal özneye verdiği ad proleterdir, daha doğrusu komünist olarak proleter.
Bizim adımız olabilir mi bu? Proleter kimliğimiz denen olgu etrafında birleşmiş
durumda mıyız? Zannetmiyorum. Endüstriyel işçi sınıfının devrimci siyasette
artık bariz bir hegemonik rol oynamaması şeklindeki sosyolojik olgu bir yana,
Marx'ın konumuna şüpheyle yaklaşmamızı gerektiren nedenler bizi Marx'ın
ontolojisinin eleştirisinin derinliklerine götürecek. Ontoloji derken, Marx'ın
birbiriyle bağlantılı bir kavramlar kümesiyle ifade edilen insan varlığı
anlayışını kastediyorum: Türsel-varlık (Gattungs-wesen) fikri, üretim
olarak varlık, praksis olarak varlık ya da öznenin pratik özfaaliyeti olarak
varlık fikri. (...) Marx'a göre komünizm, her türlü siyasal aktivizmin
kendisini etrafında yönlendireceği bir şey olmaktan önce ontolojik bir
kategoridir ve Marx'ın proletaryanın insanlığın özgürleşmeye yönelik
çıkarlarını ete kemiğe büründüren sınıfsız sınıf olduğunu iddia etmesini
sağlayan şey de ontolojik ve siyasal faaliyet arasındaki bağdır. Kestirmeden
söylemem gerekirse, bence devrimci özne olarak proletarya kategorisi sosyolojik
olarak kesinlikle çökmüştür ve son derece şaibeli bir ontolojiye rehin
düşmüştür. Dolayısıyla, etrafında radikal bir siyasetin şekillenebileceği bir
addan yoksunuzdur.
Demek ki gerçekleştirilmesi gereken siyasal
görev, yaşadığımız çeşitli toplumsal mücadelelerden bir siyasal özne
toparlamamızı sağlayacak bir ad icat etmektir. Bu siyasal özneyi toparlama
edimi, hegemonya uğrağıdır. Daha doğrusu, belki de, günümüz dünyasında
toplumsal aktörlerin çoğalması fikrinin izini sürerek, etrafında siyasetin
kendini hehemonikleştireceği konumlanmış adlar icat etme ve sonra da bu adları bir
tür birlik, ortak cephe ya da kolektif irade halinde toparlama meselesidir. Benim
anladığım şekliyle, siyasal adlandırma mantığı toplumdaki belirli bir
tikelliğin hegemonik olarak bir evrensellik şeklinde inşa edilmesidir.
Laclau'nun ''hegemonik evrensellik'' dediği şeydir bu. Yani, evrensel olan
önceden verili bir ontolojinin kutsal metinlerinden çıkarılmak yerine özgül bir
durumda koyutlanır. (...) Yani, işe bir boşluk konumundan başlayan tikel bir
grup evrenselin doluluğunu koyut olarak alıp söz konusu evrenselliği siyasal
eylem içinde hegemonik olarak eklemler ve böylece siyasal bir özne haline
gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder