13 Kasım 2013 Çarşamba

Bir kentli tutumu olarak: Kayıtsızlık

[...] Kent ortamında insanlar arasındaki anlaşmanın temelini, yasların en feci şekilde ihlal edildiği durumlarda dahi olaya dikkat çekmeme ya da müdahale etmeme kuralı oluşturur. Kentli kendi işine bakar ve kendi işine müdahale olmadığı sürece kural ihlalleri konusunda hiçbir şey yapmaz. Simmel, tipik kentli tutumunu ''kayıtsızlık'' (reserve) olarak tarif eder:
Eğer, neredeyse herkesin birbirini tanıdığı ve birbiriyle iyi ilişkiler içerisinde olduğu (örneğin küçük bir kasabadaki gibi) kent ortamında da çoğu ruhsal tepki, sayısız insanla, sürekli olarak devam eden dışsal temasa verilen yanıtlar olsaydı o zaman kişi tam anlamıyla ruhsal bir parçalanma yaşar ve tasavvur edilemez bir ruh hali içine girerdi. Kısmen bu psikolojik olgu, kısmen de metropoliten yaşamın ''bak ve geç'' unsurları karşısında kuşku duyma hakkımız bizim kayıtsızlığımızı gerektirir. Bu kayıtsızlığın sonucu olarak çoğu zaman, yıllardır komşumuz olan kişileri görsek bile tanımayız. Küçük kasaba insanlarının gözünde bizi soğuk ve kalpsiz gösteren de işte bu kayıtsızlıktır. Eğer bu tespitlerim doğruysa bu dışsal kayıtsızlığın ruhsal yönü sadece umursamazlık değildir ama fark ettiğimizden daha sıklıkla, ne sebeple olursa olsun, yakın bir temas anında nefret ve dehşete dönüşebilecek hafif bir hoşlanmama, karşılıklı yabancılık ve birbirini itmedir.
Bu örtük hoşlanmama duygusunu da içeren kayıtsızlık, ayı zamanda metropoldeki daha genel bir zihinsel durumun biçimi ya da koruyucusu gibi görünür: Kayıtsızlık, bireye başka koşullar altında benzeri dahi olmayan   bir bireysel özgürlük alanı ve derecesi sunar. [1]

Birkaç sene önce ulusal bir dergi, kentli kayıtsızlığını gösteren bir dizi fotoğraf yayınladı. Bir adam kalabalık bir caddede baygın bir şekilde yatıyordu. Birbirini izleyen fotoğraflar adamın varlığını görmezden gelen ya da görüp de başını çeviren ve kendi işlerine bakan yayaları gösteriyordu. 

Genelde kentlerde yoğun bir şekilde gözlemlense de kayıtsızlık hali, her kentli yaşamında ortak olan bir nitelik değildir. Pek çok kent alanı -bazı çöküntü alanları ve etnik anlamda homojen bazı bölgeler- küçük bir kasabaya benzeyen özellikler taşırlar; buralarda yaşayanlar, mahallede olup biten her şeyi kendi meseleleri addederler. Kentli kişi kayıtsızlığını en çok -Times Alanı ve State Caddesi gibi- anonim kamusal alanlarda, burada olan hiçbir şeyden kendisinin sorumlu olmadığını ve işleri sıra dışı bir şey olduğunda duruma el koymak olan profesyonel yasa uygulayıcılarının varlığını hissettiği yerlerde gösterir. Kural ihlallerini göz ardı etmek hususundaki bu uzlaşı, bir ölçüde uygulamanın bu profesyonellere bırakılabileceği bilgisine dayanır.



[1] Kurt H. Wolff, çeviren ve derleyen, The Sociology og Georg Simmel (New York: The  Free Press of Glencoe, 1950), ss. 415-416

Ek Okuma Önerisi:
1. Georg Simmel - Metropol ve Tinsel Hayat (pdf)

2. Sivil Dikkatsizlik (şurada)
*İlgili kitapta [Hariciler (Outsiders) Bir Sapkınlık Sosyolojisi Çalışması] bu alıntıda kullanmış olduğum ana başlık bulunmamaktadır. Ayrıca metindeki [1] numaralı dipnot kitapta 67.dipnota tekabül etmektedir -Potlaç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder